Hukuk sistemimizde alacaklıların haklarını korumak amacıyla çeşitli mekanizmalar bulunmakta ve bu mekanizmalardan birisi de “Tasarrufun İptali Davası”dır. Bu yazımızda, tasarrufun iptali davasının ne olduğunu, şartlarını, zamanaşımı sürelerini ve diğer önemli hususları detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
Tasarrufun iptali davası, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı hukuki işlemlerin geçersiz kılınmasını sağlayan, amacı alacağın tahsilinin sağlanması olan, şahsi hak doğuran, İcra ve İflas Kanunu’nun 277-284. maddeleri arasında düzenlenen önemli bir davadır.
Davanın temel amacı, borçlunun malvarlığını azaltarak alacaklılarını zarara uğratmasının önüne geçmektir. Borçlu, borcunu ödememek veya alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla malvarlığını başkalarına devrettiğinde, alacaklılar bu devir işleminin iptalini talep edebilirler. Örneğin, borcu dolayısıyla bir kişinin anne ya da babasından kalan mirası reddetmesi, boşanma protokolü gereği devretmesi gereken taşınmazı üçüncü bir kişiye devretmesi, icra takibi neticesinde aracı kaybetmemek için göstermelik bir şekilde devir yapması gibi durumlarda tasarrufun iptali davası gündeme gelebilir.
Tasarrufun iptali davası, borçlunun yaptığı işlemin tamamen geçersiz kılınması anlamına gelmez. Dava sonucunda, alacaklı sadece alacağını tahsil edebileceği kadar malvarlığı üzerinde cebri icra yetkisi kazanır. Bu özelliği ile tasarrufun iptali davası, nispi butlan davalarından ayrılır. Davanın açılabilmesi için borçlu hakkında yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlunun borcunu karşılayacak malvarlığının bulunmaması gerekir. Bu durum, borçlu hakkında düzenlenen aciz vesikası ile tespit edilir.
2. TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ŞARTLARI
Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir. Bu şartları şu şekilde sıralayabiliriz:
2.1. Kesinleşmiş Bir Alacağın Mevcudiyeti
- Alacaklının, borçluya karşı kesinleşmiş bir alacağının bulunması gerekmektedir. Bu alacak, icra takibine konu edilmiş ve kesinleşmiş olmalıdır.
- İtiraza uğramış bir takip söz konusu ve bu itiraz kaldırılmamış ya da iptal edilmemiş ise, kesinleşmiş bir alacaktan bahsedilemeyeceğinden tasarrufun iptali davası açılamaz. İtirazın iptali davası açıldıktan fakat neticelenmeden evvel tasarrufun iptali davası açılırsa, itirazın iptali davası bekletici mesele yapılır ve sonucuna göre hareket edilir.
- Şikayet üzerine iptal edilen bir takipte kesinleşmiş alacaktan bahsedilemeyeceğinden tasarrufun iptali davası açılamaz, açılmış olan davada ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilir.
- İhtiyati haciz, geçici haciz durumlarında merasim henüz tamamlanmadığından, kesinleşmiş bir alacak söz konusu olmadığından kural olarak tasarrufun iptali davası açılamaz.
Tasarrufun iptali davası için kesinleşmiş bir alacak ve icra takibinin zorunlu olduğuna dair emsal Yargıtay Kararı:
“Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve icra takibinin bulunması zorunludur. Diğer bir deyişle davacının alacağının mevcudiyetine dair tereddüt bulunmamalıdır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2016 Tarih, E. 2014/25243 ve K. 2016/11692 sayılı Kararı
Tasarrufun iptali davasında itirazın iptali davasının bekletici mesele yapılması gerektiğine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“Bu nedenle itirazın iptali ve diğer itiraz davalarının kesin olarak sonuçlanıp sonuçlanmadığı araştırılarak, kesinleşmemiş ise anılan davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi oluşacak sonuca göre esasa girilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 07.06.2016 Tarih, E. 2014/15128 ve K. 2016/6932 sayılı Kararı
2.2. Aciz Vesikası veya İflas Hali
- İcra ve İflas Kanunu’nun 277. maddesi uyarınca, tasarrufun iptali davası açılabilmesi için borçlunun malvarlığının borcunu ödemeye yetmediğinin tespit edilmiş olması gerekir. Bu durum, geçici veya kesin aciz vesikası ile belgelendirilir ve kural olarak dava dilekçesi ile ibraz edilir. İflas durumunda ise iflas idaresi tarafından sıra cetvelinin düzenlenmesi gerekir.
- Aciz belgesi bulunması dava şartı olup, hakim tarafından re’sen gözetilir. Yargılama aşamasında aciz vesikası sunulamaz ise tasarrufun iptali davası reddedilir, ancak aciz vesikası düzenlendikten sonra ikinci kez tasarrufun iptali davası açılmasına mani bir durum bulunmadığı gibi, bu eksiklik yargılamanın her aşamasında hatta temyiz aşamasında dahi giderilebilir. Zira, bu dava şartı sonradan tamamlanabilir bir dava şartıdır.
- Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali davasında ise aciz belgesinin sunulması gerekmez.
- Geçici aciz belgesinin hukuka uygun olup olmadığı davayı gören mahkeme tarafından incelenebilecekken; kesin aciz belgesinin hukuka aykırı, haksız olarak düzenlendiği davayı gören mahkeme tarafından araştırılmaz. Bu tür iddiada şikayet yoluna gidilmesi gerekir.
- Rehin açığı belgesi ya da malının bulunmadığına ilişkin olarak borçlunun vermiş olduğu mal beyanı aciz belgesi olarak kabul edilmez.
İcra ve İflas Kanunu Madde 277
İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
Tasarrufun iptali davası için geçici ya da kesin aciz vesikası bulunması gerektiğine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“Somut olayda davacı tarafından dosyaya kesin aciz vesikası sunulmadığı gibi geçici aciz vesikası niteliğinde haciz tutanağı da ibraz edilmemiştir. Her ne kadar araç haczi ile ilgili olarak tutulan haciz tutanağı ibraz edilmiş ise de bu tutanak İİK.nun 105. maddesinde belirtilen geçici aciz vesikası niteliğinde bulunmamaktadır. Bu durumda dava şartının gerçekleşmediği düşünülerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27.10.2011 Tarih, E. 2011/4900 ve K. 2011/9864 sayılı Kararı
Aciz vesikası dava şartının yargılamanın her aşamasında, hatta temyiz aşamasında dahi giderilebileceğine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabilir. (İİK.m.277) Bu husus, dava şartı olup, hâkim görevi gereği doğrudan gözetmek zorundadır. Ancak, bu eksiklik yargılamanın her aşamasında hatta temyiz aşamasında dahi giderilebilmesi mümkündür.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 19.04.2016 Tarih, E. 2014/12506 ve K. 2016/4947 sayılı Kararı
2.3. İptal Edilebilir Bir Tasarruf İşlemi
Borçlunun, İcra ve İflas Kanunu’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde sayılan tasarruf işlemlerinden birini yapmış olması gerekir. Bu işlemler, bağışlamalar, ivazlar arasında açık bir orantısızlık bulunan tasarruflar veya mali durumu bozuk olan borçlunun yaptığı şüpheli işlemler olarak sıralanabilir. Alt kısımda hangi tasarrufların iptale tabi olduğu açıklanmıştır.
2.4. Tasarrufun Takip Konusu Borçtan Sonra Yapılması
- Tasarrufun iptaline konu tasarruf işleminin, davacı alacaklının takibe konu alacağından sonraki bir tarihte yapılmış olması; diğer bir ifadeyle, alacağın (borcun) doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması gerekir.
- Bu noktada alacağın doğduğu tarih önem arz eder. Kural olarak alacak, senetten kaynaklanıyorsa senedin düzenlendiği tarihte, kredi sözleşmesinden kaynaklanıyorsa sözleşmenin düzenlendiği tarihte, satış sözleşmesinden kaynaklanıyorsa satışın (devrin/tescilin) yapıldığı tarihte doğar.
- Davacı, alacağın belirtilen tarihlerden daha önce doğduğunu iddia ve ispat edebilir, kambiyo senetlerinde de gerçek borç ilişkisinin doğduğu tarih iddia ve ispat olunabilir.
Tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılması gerektiğine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“…eldeki davanın dinlenmesi için iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılması gerekir. Dosya kapsamından iptali istenen 27.9.2012 tarihli tasarrufun takip konusu 5.1.2013 tanzim 30.4.2013 vadeli senet borcundan önce yapılmış olması nedeniyle dava önkoşulu yokluğu nedeniyle davanın reddi… ONANMASINA…”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 07.02.2017 Tarih, E. 2014/18646 ve K. 2017/1055 sayılı Kararı
2.5. Zarar Verme Kastı
Bazı durumlarda tasarrufun iptali davası açılabilmesi için borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket etmiş olması gerekir. Ancak bu kast, her zaman açıkça ispat edilmek zorunda değildir. Kanun, bazı durumlarda bu kastın varlığını varsaymaktadır. Alt kısımda detaylarına değinilmiştir.
2.6. Tasarrufun İyi Niyetli Olmaması
Tasarrufun iptali davasında aranan bir diğer önemli şart ise, borçlunun tasarrufu yaparken kötü niyetli olmasıdır. Kötü niyet, borçlunun alacaklıların haklarını ihlal etme amacı güderek hareket etmesi anlamına gelir. Bu durum, özellikle borçlu ile üçüncü kişiler arasındaki ilişkilerde önemli bir rol oynar. Eğer borçlu, tasarrufu yaparken alacaklıların durumunu göz önünde bulundurmuşsa ve buna rağmen işlemi gerçekleştirmişse, kötü niyetli olduğu kabul edilir.
Bu şartların tamamının bir arada bulunması halinde, alacaklı tasarrufun iptali davası açabilir. Davanın açılması için yukarıda sayılan şartların yanı sıra, İcra ve İflas Kanunu’nun 277. maddesinde belirtilen diğer hususların da dikkate alınması gerekmektedir.
3. TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ZAMANAŞIMI
Tasarrufun iptali davası zamanaşımı yerine hak düşürücü süreye tabi olup, tasarrufun iptali davası kural olarak tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren 5 yıllık süreye tabidir.
İcra ve İflas Kanunu Madde 284 (Hak Düşürücü Müddet): İptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer.
İcra ve İflas Kanunu’nun 278. maddesinde belirtilen 2 yıllık süre ile aynı Kanun’un 279. maddesinde belirtilen 1 yıllık süreler ise tasarrufların iptale tabi olup olmadığının belirlenmesine ilişkin bir kriterdir. Şayet tasarruflar Kanun’da belirtilen bu 1 ve 2 yıllık sürelerden önce yapılmışsa, 5 yıllık hak düşürücü süre dolmamış olsa dahi dava açılamayacaktır. Çünkü böyle bir durumda iptale tabi bir tasarruftan bahsedilemeyecektir (1 ve 2 yıllık bu süreler iptale tabi tasarruflar bölümünde ele alınmıştır).
Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davasında ise zamanaşımı süresi ya da hak düşürücü süre bulunmadığından her zaman açılabilir.
5 yıllık süre geçtikten sonra tasarrufun iptali davası açılamayacağına ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“…davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep ve dava etmiş. …Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine hükmedilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar ilamı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. …davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 21.09.2022 Tarih, E. 2021/25573 ve K. 2022/10760 sayılı Kararı
TBK’nun 19. Maddesi Uyarınca Muvazaaya Dayalı İptali Davasının Her Zaman Açılabileceğine İlişkin Emsal Yargıtay Kararı:
“Muvazaa iddiasına dayalı iptal davaları her zaman açılabilir. Çünkü muvazaa iddialarında “hak düşürücü süre” ya da “zamanaşımı süresi” söz konusu olmaz. Üçüncü kişiler muvazaa nedeniyle haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek tarafı bulunmadıkları tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.02.2021 Tarih, E. 2017/2249 ve K. 2021/146 sayılı Kararı
4. TASARRUFUN İPTALİ DAVASI YARGILAMA KURALLARI
4.1. Tasarrufun İptali Davası Basit Yargılama Mı?
Evet, İcra ve İflas Kanunu’nun 281. maddesi gereğince tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabidir. Basit yargılama usulü, daha hızlı ve daha az formalite içeren bir yargılama şeklidir. Bu usulde, cevap ve replik dilekçesi süreleri daha kısadır ve duruşmalar arasındaki süreler de daha kısadır. Bu nedenle tüm ayrıntıların, delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi yararlıdır.
İcra ve İflas Kanunu Madde 281/1 (İptal Davalarında Yargılama Usulü): Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara mütaallik ihtilafları hal ve şartları gözönünde tutarak serbestçe takdir ve halleder.
Tasarrufun iptali davasının basit yargılama usulüne tabi olduğuna ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“Dava İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarına ilişkindir. Bu tür davalar İİK’nun 281.maddesine göre basit yargılama usulüne tabidir.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13.12.2016 Tarih, E. 2014/17079 ve K. 2016/11520 sayılı Kararı
4.2. Tasarrufun İptali Davası Görevli Mahkeme
- Kural olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca tasarrufun iptali davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
- TBK’nun 19’uncu maddesi uyarınca muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davasında da görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
- Ancak, istihkak davasında, İcra ve İflas Kanunu’nun 97. maddesinin 17. fıkrası uyarınca tasarrufun iptali davası karşı dava olarak ikame edilebileceğinden, bu halde görevli mahkeme İcra Mahkemesi olacaktır.
- Şayet iptal davası, İcra ve İflas Kanunu’nun 235. maddesi uyarınca yani sıra cetveline itiraz şeklinde açılmış ise görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır.
Tasarrufun İptali Davasında Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Görevli Olduğuna İlişkin Emsal Yargıtay Kararları:
“Mahkemece (Sulh Hukuk Mahkemesi), davanın tasarrufun iptali bağlı alacak davası niteliğinde olduğu, İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davalarının da kişisel hakka dayalı dava olup Asliye Hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine verilmiş… ONANMASINA”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2015 Tarih, E. 2015/11218 ve K. 2015/10956
“Bakırköy 10.Asliye Ticaret Mahkemesince, davanın TTK 4 ve 5.maddesinde sayılan ticari davalardan olmadığı, muvazaa temeline dayalı borçlunun 3.kişilerle danışıklı yaptığı işlemlerin İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince iptali istemine ilişkin olup, davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, davaya bakmaya Büyükçekmece Asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan, mahkemenin görevsiz olması nedeniyle görev yönünden HMK md 115 uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar … Elektrik Mekanik İnş.Taah.San.ve Tic.AŞ. ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir. …davanın İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup bu davalardaki amacın; borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı bazı tasarrufların geçersiz ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalması ve dolayısıyla o mal üzerinde cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaya yönelik olmasına, bu niteliği itibarıyla ticaret mahkemesinin görevi içinde sayılan ticari davalardan olmamasına göre, davalılar … Elektrik Mekanik İnş.Taah.San.ve Tic.AŞ. ve … vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2013 Tarih, E. 2013/8615 ve 2013/13128 sayılı Kararı
TBK’nun 19. Maddesi Uyarınca Muvazaaya Dayalı Tasarrufun İptali Davasında Görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğuna Dair Emsal Yargıtay Kararı:
“TBK’nun 19.maddesi gereğince İİK’nun 283 maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davalarında Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olmasına (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.2.2016 tarih 2013/17-2389-2016/29 E-K sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.) göre davalılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 29.12.2016 Tarih, E. 2016/16306 ve K. 2016/12188 sayılı Kararı
İstihkak Davasında Karşı Dava Olarak Açılan Tasarrufun İptali Davasında Görevli Mahkemenin İcra Mahkemesi Olduğuna Dair Emsal Yargıtay Kararı:
“…üçüncü kişi hacze dayalı istihkak davası açmışsa (İİK mad.97/6-9) davalı takip alacaklısı geçici veya kesin aciz belgesi sunmak zorunda olmaksızın, bu davaya karşılık tasarrufun iptali davası açabilir. (İİK mad.97/17) Bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davası istihkak davasına bakan icra mahkemesinde incelenerek karara bağlanır.”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 27.03.2019 Tarih, E. 2019/1786 ve K. 2019/3341 sayılı Kararı
4.3. Tasarrufun İptali Davası Yetkili Mahkeme
- Tasarrufun iptali davasında yetkili mahkeme, genel hükümlere göre, diğer bir ifadeyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5 ve devamı maddelerine göre belirlenir. Dolayısıyla, tasarrufun iptali davasında yetkili mahkeme davalılardan birinin (borçlunun ya da üçüncü kişinin) davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
- Yine, zarar verme kastı ile yapılan tasarrufun iptali için açılacak davada haksız fiile ilişkin HMK’nun 16’ncı madde hükmü de uygulama alanı bulur ve haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde de dava açılabilir.
- Bunun yanında, alacağın bir sözleşmeden doğması ve sözleşmede yetki şartının bulunması halinde, sözleşmede kararlaştırılan mahkemede de dava açılabilir.
- Tasarrufun iptali davası ayni değil, şahsi bir dava olduğundan, taşınmazın aynına ilişkin kesin yetki kuralı uygulanmaz. Yani tasarrufun iptali davasında taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili değildir.
Tasarrufun İptali Davasında Yetki İtirazı:
- Cevap süresi içerisinde cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunulabilir. Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin yetki itirazını birlikte yapmaları gerekir.
- Kesin yetki söz konusu olmadığından, yetki itirazında bulunulmadığı sürece, mahkeme tarafından yetkisizlik kararı verilemez.
Tasarrufun İptali Davası Yetkili Mahkeme’ye İlişkin Emsal Yargıtay Kararı:
“İptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK’nun 6.maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir. Aynı Yasanın 7/1 maddesi gereğince de davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. İptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK’nun 12 maddesinin uygulanma imkanı yoktur. İİK’nun 282 maddesi gereğince davalı borçlu ile borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3.kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 21.06.2016 Tarih, E. 2016/9114 ve K. 2016/7613 sayılı Kararı
4.4. Tasarrufun İptali Davalarında Dava Değeri Nedir?
Tasarrufun iptali davasında dava değeri takip tarihindeki alacak miktarı ile iptali istenen tasarruf konusu malın değerine göre belirlenir ve hangisinin değeri az ise dava değerini o oluşturur. Yani, takip konusu alacak, iptali istenen tasarruf konusu malın değerinden az ise alacak miktarı; fazla ise iptali istenen tasarruf konusu malın değeri dava değerini oluşturur.
Tasarrufun iptali davasında dava değerinin belirlenmesine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“Öte yandan tasarrufun iptali davalarında dava değeri, takip tarihindeki alacak miktarı ile dava konusu taşınmazın değerinden hangisi az ise o değer oluşturur. Dava konusu olayda, takip konusu alacak takip tarihinde 159.308,31 TL dava konusu taşınmazın satış değeri 582.455,19 TL olarak belirlendiğinden dava değeri 159.308,31 TL dir.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 09.07.2021 Tarih, E. 2021/1274 ve K. 2021/4390 sayılı Kararı
4.5. Tasarrufun İptali Davası’nda Harç ve Vekalet Ücreti
Tasarrufun iptali davasında harç ve vekalet ücreti, takip tarihindeki alacak miktarı ile iptali istenen tasarruf konusu maldan hangisinin değeri az ise ona göre belirlenecek dava değeri üzerinden nispi hesaplanır.
Tasarrufun iptali davasında harç ve vekalet ücretinin belirlenmesine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değer oluşturur. Dava değeri ise yargılama sonunda hükmedilecek harç, vekalet ücreti gibi yargılama giderlerinin hesabında matrah olarak esas alınır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2019 Tarih, E. 2016/10708 ve K. 2019/2453 sayılı Kararı
5. HANGİ TASARRUFLAR İPTALE TABİDİR?
Hangi tasarrufların iptale tabi olduğu İcra ve İflas Kanunu’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde sayılmış olup, bunlar:
5.1. İvazsız (Karşılıksız) Tasarruflar (İİK m. 278)
Borçlu tarafından yapılan herhangi bir karşılık alınmadan yapılmış olan yani ivazsız bir şekilde yapılan tasarruflar ile ivazsız olduğu kabul edilen tasarruflar iptale tabidir:
İvazsız (Karşılıksız) Tasarrufların İptalinde Süre Şartı: İvazsız tasarrufların iptalinde 2 yıllık süre söz konusu olup, bu süre hak düşürücü süredir. Buna göre, geçici ya da kesin aciz belgesinden veya iflastan geriye doğru 2 yıllık süre içinde yapılan ivazsız tasarruflar iptal edilebilir. Kanunda yazılı “haczin (haciz tutanağının)” aciz niteliği yoksa aciz belgesinden itibaren geriye doğru gidilir.
5.2. Aciz Halinde Yapılan Tasarruflar (İİK m. 279)
Borcunu ödemeyen borçlu tarafından hacizden ya da acizden veya iflasın açılmasından evvel 1 yıl içinde yapılan aşağıdaki tasarruflarda iptale tabidir:
Aciz halinde yapılan tasarrufların iptal edilebilmesi için, tasarrufun yapıldığı tarihte borçlunun borca batık olması ve üçüncü kişinin iyiniyetli olmaması gerekir.
Aciz Halinde Yapılan Tasarrufların İptalinde Süre Şartı: Aciz halinde yapılan tasarrufların iptalinde 1 yıllık süre söz konusu olup, bu süre hak düşürücü süredir. Buna göre, geçici ya da kesin aciz belgesinden veya iflastan geriye doğru 1 yıllık süre içinde yapılan tasarruflar iptal edilebilir. Kanunda yazılı “haczin (haciz tutanağının)” aciz niteliği yoksa aciz belgesinden itibaren geriye doğru gidilir.
5.3. Alacaklılara Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarruflar (İİK m. 280)
Malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun, alacaklılarına zarar verme maksadıyla yaptığı işlemler, işlemlerin yapıldığı üçüncü kişi tarafından biliniyorsa ya da bilinmesini gerekli kılıyorsa ve 5 yıl içinde borçluya karşı haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuşsa, borçlu tarafından karşı yapılan tasarruflar iptale tabidir. Buna göre, alacaklılara zarar verme kastıyla yapılan tasarrufların iptali için şu şartların sağlanması gerekir:
Alacaklılara Zarar Verme Kasıyla Yapılan Tasarrufların İptalinde Süre Şartı: Alacaklılara zarar verme kastıyla yapılan tasarrufların iptalinde 5 yıllık süre söz konusu olup, bu süre hak düşürücü süredir. Buna göre, işlemin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde borçlu aleyhine haciz ya da iflas yoluyla takip başlatılmış olması gerekir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu tarz tasarruflarda bulunan borçlu hakkında diğer şartların varlığı halinde suç duyurusunda bulunulması ve borçlunun cezalandırılması da mümkündür. Zira, alacaklılarına zararı uğratmak maksadıyla malvarlığını eksiltmek İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesinde suç olarak düzenlenmiş olup, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür.
6. SIKÇA SORULAN SORULAR
6.1. Tasarrufun İptali Davasında Arabuluculuk Zorunlu Mu?
Kural olarak, tasarrufun iptali davasında arabuluculuk zorunlu değildir, ancak ticari alacak olarak nitelendirilen kimi uyuşmazlıklarda Bölge Adliye Mahkemeleri’nin arabuluculuk dava şartının gerçekleşmesi gerektiği yönünde kararları da mevcuttur.
6.2. Tasarrufun İptali Davasında Aciz Vesikası Şart Mı?
Evet, kural olarak tasarrufun iptali davasında aciz vesikası şarttır. İstisnai durumlar dışında aciz vesikasının sunulmaması halinde dava şartı yokluğundan dava reddedilir.
6.3. Tasarrufun İptali Davasında Tanık Dinlenir Mi?
Evet, tasarrufun iptali davasında tanık dinlenir. Özellikle muvazaalı işlemlerin ispatında tanık beyanları önemli bir delil teşkil eder. Ancak, tanık beyanlarının tek başına yeterli olmayacağı, diğer delillerle desteklenmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Tasarrufun iptali davasında tanık dilenebileceğine ilişkin emsal Yargıtay Kararı:
“Tasarrufun iptali davalarının tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceği, bu tür davalarda tanık dinlenmesinin davanın değeri ve takip konusu alacak miktarıyla sınırlı olmadığı…”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 09.09.2014 Tarih, E. 2014/8258 ve K. 2014/11331 sayılı Kararı
6.4. Tasarrufun İptali Davası Kesinleşmeden İcraya Konulabilir Mi?
Evet, tasarrufun iptali davası ayni değil, şahsi hak doğrucu nitelikte olduğundan; diğer bir ifadeyle HMK m.36//2 kapsamında kalmadığından, kararın infazı için kesinleşmesi gerekmez ve tasarrufun iptali davası kesinleşmeden icraya konulabilir.
Tasarrufun iptali davası kesinleşmeden icraya konulabileceğine ilişkin emsal Yargıtay kararı:
“Somut olayda, takip dayanağı ilam İİK’nun 277 ve müteakip maddelerine göre alınmış tasarrufun iptaline ilişkin bir ilamdır. Aynı Yasa’nın 283.maddesine göre taşınmazın tasarrufun iptaline konu edilmesi, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan borçlunun tasarrufa konu ettiği taşınmazdan alacaklıya haciz ve satışını isteyebilme hakkı verdiğinden taşınmazın aynı ile ilgili değil şahsi hak doğurucu niteliktedir. 1086 sayılı HUMK’nun 443/4. (HMK. m. 367/2.) maddesi kapsamında kalmadığından dayanak ilamın icrası için kesinleşme şartı aranmaz.”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2015 Tarih, E. 2015/4193 ve K. 2015/9753 sayılı Kararı
6.5. Tasarrufun İptali Davasının Kabulü Hangi Sonuçları Doğurur?
Tasarrufun iptali davasının kabulünün sonuçları kural olarak şu şekildedir:
6.6. Tasarrufun İptali Davası Satışa Engel Mi?
Hayır, tasarrufun iptali davası kural olarak satışa engel değildir. Satışa engel olunması ve hakkın korunması için geçici hukuki korumalara başvurulması gerekir.
6.7. Tasarrufun İptali Davasında Borç Ödenirse Ne Olur?
Tasarrufun iptali davası devam ederken borç ödenirse, İcra ve İflas Kanunu’nun 281.maddesinin son fıkrası uyarınca dava reddedilir ve davalılar aleyhine yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilir. Ancak, borç kısmen ödenirse dava reddedilmez, kalan miktar üzerinden davaya devam olunur.
İİK MADDE 281/SON: “Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur. Bu halde hakim, duruma göre her birini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.”
6.8. Tasarrufun İptali Davası Adli Tatilde Görülür Mü?
Tasarrufun iptali davası adli tatilde görülmez. Zira, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 103. maddesi uyarınca adli tatilde, yalnızca belirli dava ve işler görülebilmektedir. Bu kapsamda, ihtiyati tedbir, nafaka davaları, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi gibi konular yer alırken, tasarrufun iptali davası bu listeye dahil değildir. Aynı maddenin birinci fıkrasının “h” bendinde belirtilen “kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler” kapsamında da olmadığından tasarrufun iptali davası adli tatilde görülemez. Bu nedenle, her ne kadar adli tatilde tasarrufun iptali davası açılabilecek ise de, mahkemece görülemez ve adli tatil süresi boyunca süreler işlemez.
Tasarrufun iptali davasının adli tatile tabi işlerden olmadığına ilişkin emsal Yargıtay kararı:
“Mahkemece tasarrufun iptali davalarında adli tatil içerisinde yasal temyiz süresinin işleyeceği, bu nedenle de 15 günlük temyiz süresinin geçtiği gerekçesiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir. …6100 sayılı yasanın 103. maddesinde ise adli tatil içinde görülebilecek davalar sayılmış olup basit yargılama usulüne tabi davaların adli tatilde görülebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda adli tatil süresi içinde temyiz süresi işlemeyeceğinden davacı tarafın vermiş olduğu temyiz dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü ile mahkemenin 17.08.2012 tarihli temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararının bozularak kaldırılmasına karar verilip davanın esastan incelenmesine geçildi.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 03.04.2014 Tarih, E. 2012/15075 ve K. 2014/4888 sayılı Kararı
6.9. Tasarrufun İptali Davasında Meskeniyet İddiası İleri Sürülebilir Mi?
Tasarrufun iptali davasında meskeniyet iddiası ileri sürülemez; diğer bir deyişle, dava konusu taşınmazın borçlunun meskeni olup olmadığı araştırılmaz. Çünkü, borçlu meskeni olduğunu iddia ettiği taşınmazı üçüncü kişiye satmakla meskeniyet iddiasından vazgeçmiş sayılır.